EDİRNE KENT TARİHÇİSİ: Dr. RATİP KAZANCIGİL
TANIDIĞIM EN ÜRETKEN “EDİRNEKEŞ”
Prof. Dr. Recep MESUT
Her halde 1983 yılı idi…İstanbul Maltepe’den bir eczacı arkadaşım, Edirne’ye yerleşeceğimi duyunca, mutlaka Sağlık Müdürü Dr. Ratip Kazancıgil’i ziyaret etmemi ve selâmını söylememi tavsiye etti. Ben de günlerden bir gün, o zamanlar Kaleiçi’nde bulunan Sağlık Müdürlüğüne gittim. Ratip Bey beni makam odasında kabul etti. Karşımda çok ciddi, titiz ve ölçülü konuşan, nezaket sınırları içerisinde asla laubali olmayan tipik bir Cumhuriyet beyefendisi vardı. 60’ın üzerindeydi, fakat çok dinç görünüyordu. Daha önce görüştüğüm Edirneli doktorlar, “…sert mizaçlı, fakat sohbeti hoş…” olduğunu söylemişlerdi. Laf lafı açtı, bizim sohbet de koyulaştı, çünkü ortak ilgi alanlarımızı keşfettik – Osmanlı, tıp tarihi, Edirne … İşte o gün Ratip Bey bana Sultan 2. Bayezid Külliyesi konusunda doktora tezi hazırladığını ve İstanbul’da jüri önünde savunduğunu anlattı. Beklemiyordum, şaşırdım ve içimde bir hayranlık uyandı… 30 yıl Türkiye’nin bir köşesinde İl Sağlık Müdürlüğü görevini sürdüren bir meslektaşım, karşılığında hiçbir şey beklemeden, akademik çalışma yapmış ve Bilim Doktoru unvanına lâyık görülmüştü. Oysa biz, yeni faaliyete geçen Tıp Fakültesi’ne “Tıp Tarihi” hocası bulmaya çalışıyorduk. O ders yılında İstanbul’dan bu ders için haftada bir gün Prof. Şerif Kürkçüoğlu adında çok yaşlı ve emekli bir zat gelip gidiyordu. Bazı haftalar da gelemiyordu. Dr. Ratip Kazancıgil’i ara sıra ziyaret edip, Edirne ve Osmanlı tarihi üzerinde sohbet etmeye devam ettim. Fakülte’de ise entegre eğitim başlamış ve Başkoordinatör Yardımcısı olarak görevlendirilmiştim. Zaten o kuruluş yıllarında Temel Bilimlerinde başka doçent de yoktu, üst sınıflarda ise öğretim henüz başlamamıştı. 1984-85 ders yılı için Ratip Bey’e Deontoloji ve Tıp Tarihi derslerini üstlenmesini önerdim. Biraz tereddüt etti, fakat sonunda kabul etti. Haftada bir gün Sağlık Müdürlüğü’nden gelip benim odamda soluklandıktan sonra derse girmeye başladı.
1987 Akademik Yılının açılış yemeğinde: Yrd.Doç.Dr. Ratip Kazancıgil ve Doç.Dr. Recep Mesut
Öğrencilerin karşısına çıkmaktan son derece keyif alıyor ve daima irticalen konuşuyordu. Çok akıcı ve sürükleyici üslûbu, ciddi yüz ifadesi, ses tonu, bazı Osmanlıca sözcükleri çağdaş Türkçe ile harmanlaması nedeniyle zevkle dinleniyordu. Birinci sınıfa yeni başlayan öğrencilere “Değerli meslektaşlarım” diye hitap etmesi, tıp mesleğinin “…kutsal değil, tanrısal bir meslek olduğunu…” vurgulaması öğrencilerin hoşuna gidiyordu. Sadece dersini değil, seçtikleri mesleği öğrencilere sevdiriyordu.
24 Ağustos 2014, Erikli. Ratip Hocanın yazlığında mutat ziyaretimiz
Bir yıl dışarıdan kadrosuz olarak yürüttüğü bu ders, artık emekliliği gelmiş bu kıdemli doktor için manevi tatmin olmuştu. En sevdiği konuları serbestçe kürsüden anlatabiliyor, gençlerin saygısına ve minnet duygularına mazhar oluyordu. 1985 yılında, 65 yaşını doldurduğu için Devlet hizmetinden ayrılmak mecburiyetinde kaldı. Türkiye’de en uzun süre Sağlık Müdürlüğü yapmış ve Edirne’ye uzun yıllar hizmet etmiş Dr. Ratip Kazancıgil artık buralardan uzaklaşmak istemiyordu. Edirne’de bir daire ve Erikli sahilinde bir yazlık sahibi olmuştu. Uygun bir zamanlamayla kendisine Üniversite kadrosuna geçebileceğini söyledim. Rektör Bey de teklifimi olumlu karşıladı ve hemen Deontoloji Anabilim Dalında münhal Yardımcı Doçent kadrosunu ilân etti. Uzun yılların verdiği memuriyet disiplini sayesinde, akademik kadroya alınmanın gerektirdiği prosedür ve sınavları metanetle karşıladı. 1985-86 ders yılında kadrolu Yardımcı Doçent olarak derslere, sınavlara ve Anabilim Dalı Başkanlığı gibi idari görevlere uyum sağladı. Fakültemizin ilk memurelerinden, Fars Dili ve Edebiyatı bitirmiş olup, eski yazıyı da bilen Nilüfer Gökçe kendisine sekreter olarak görevlendirildi. Sonradan, Deontoloji ve Tıp Tarihi alanında Yüksek Lisans tamamlayan Nilüfer Hanım halen Ratip Hoca’nın en yakın çalışma arkadaşıdır. Temel Tıp Bilimleri geçici olarak Poliklinik Binasına yerleştirilmişlerdi. Fiziki mekân sıkıntısı vardı. İlk seneler Ratip Bey, Morfoloji Anabilim Dalı içerisinde bir odayı Anatomi Yardımcı Doçenti Dr. Mehmet Yıldırım ile paylaştı. Nilüfer Hanım da aynı odada çalışıyordu. 30 yıl Sağlık Müdürlüğü, ayrıca Belediye’de ve Valilik’te vekil olarak geniş makam odalarına alışmış bir eski bürokrata pek uygun ortam değildi. Verimli çalışma da yapılamıyordu. Yan koridorda Fizyoloji’nin kullanmadığı bir oda ve bir de genişçe bir salon hâlâ boş duruyordu. Arkadaşları ikna ettik ve Deontoloji Anabilim Dalını buraya naklettik. Ratip Bey, yıllarca kitap satın alarak oluşturduğu çok değerli kütüphanesini ve biriktirdiği belgeleri “genişçe salona” taşıdı ve hepsini Üniversitemize hibe etti. 1999 yılına kadar “Bizim Koridor” Poliklinik Binasında hizmet verdi. Bugün Ortopedi Polikliniğinin bulunduğu mekâna, şakalaşarak “Bizim Koridor” diyorduk. Burada 4 Anabilim Dalı (Anatomi, Fizyoloji, Histoloji ve Deontoloji) acılarımızı ve sevinçlerimizi paylaştık, karşılıklı saygıya dayanan mesai hayatımızı kardeşçe sürdürdük. Bugün hayatta olmayan Prof. Dr. Müberra Uygun, emekli olarak ayrılan Prof. Dr. Meliha Özkay ve Prof. Dr. Özden Vural, naklen ayrılan Prof. Dr. Mehmet Yıldırım ve Doç. Dr. Mahmut Turut, Yrd. Doç. Dr. Gülden Yılmazer ve çok sayıda asistanımızın bu muhteşem atmosferin yaratılmasında yeri vardır. İki yıl sonra, 1987 yılında Yrd. Doç. Dr. Ratip Kazancıgil ikinci defa emekliye ayrıldı. 67 yaş üniversite öğretim üyeliğinde yaş haddi sayıldığından emeklilik işlemleri resen yapıldı, fakat o Fakülteden ve çok sevdiği öğrencilerinden ayrılmadı. Üniversite yönetimi kendisine “emeritus” hakkı tanıdı – odasını ve kütüphanesini boşaltmadı, derslere girmeyi sürdürdü. Ve bu kadirşinaslık 23 yıldır devam etmektedir …
Plovdiv Tıp Fakültesi önünde kongre heyeti (1997) Dr. Ratip Kazancıgil en solda
Tanıdığımdan beri Ratip Bey’le hep Edirne’yi konuşuruz…Malatya doğumlu olmasına rağmen 90-yıllık hayatının 60 yılı burada geçmiştir. Edirne’nin her şeyi onu ilgilendirir – sadece tarihi eserleri, camileri, medreseleri, imaretleri, darüşşifası değil, Edirne’nin mahalleleri, çeşmeleri, türküleri, helva sohbetleri de …Son 60 yılın canlı tarihidir. Edirne hakkında bulduğu her türlü belgeyi (gazete küpürleri dâhil) toplar ve arşivler. Çok değer verdiği hocası Ordinaryüs Profesör Dr. Süheyl Ünver’in bir sözünü sık sık tekrarlar: “…her şey biter, Edirne bitmez bir araştırma konusudur…” Bir keresinde, Edirne sevgisini tarif ederken, kendisini iflâh olmaz bir “Edirnekeş” olarak tanımlamıştı. Çok doğrudur, fakat Ratip Kazancıgil bu diyarda tanıdığım en üretken “Edirnekeş”tir…
Not: Bu yazı 2010 yılında “Yaşamının 90. Yılında Dr. Ratip Kazancıgil’e Armağan” (Editörler Öğr. Gör. Nilüfer Gökçe, Prof. Dr. H. Murat Tuğrul) kitabında metin olarak yer almıştır.
EDİRNE’YE HASREDİLEN UZUN BİR ÖMÜR
Prof. Dr. Recep MESUT
Değerli Öğretim Üyesi ve Edirne tarihçisi Dr. Ratip KAZANCIGİL’in ölümünden bir yıl geçmiş bulunuyor. Kendisi 12 Mayıs 1920 tarihinde Malatya’da dünyaya gelmiş ve 12 Ağustos 2017 tarihinda Edirne’de vefat etmişti. Yani 97 yıl 3 ay gibi uzun bir ömre nasip olmuştu. Ve bu uzun yılların yaklaşık 67 senesini Edirne’de geçirmişti. Doğduğu şehre değil, yaşadığı ve hayran kaldığı Edirne şehrine hasretmişti ömrünü. Bir hekim olarak, sıtma ile mücadele etmek üzere 1950’de tayin edilmişti. Akabinde, başarılı çalışmalarından dolayı İl Sağlık Müdürü olmuş ve 30 yıl boyunca, değişik siyasi iktidarlara rağmen, hep bu idari görevde kalabilmişti. Belki de Türkiye’de başka bir örneği yoktur. Sağlık hizmetlerinin sosyalleşmesinde, ilçelere ve köylere kadar yaygınlaşmasında, herkese eşit ve tarafsız davranmış, hep takdir edilmiş ve örnek gösterilmiştir. Nitekim Türk Tabipleri Birliği tarafından Nusret Fişek Ödülü’ne de lâyık görülmüştür. Devlet Memurları Kanunu’ndaki 65 yaş haddinden, 1985’te Sağlık Müdürü iken emekli olan Dr. Ratip Kazancıgil, Cumhuriyet’in yetiştirdiği idealist hekimler zihniyetinde olarak, kendini toplum sağlığına adamış ve hiç muayenehane açmamıştır. Edirne’ye hizmetleri sadece hekim ve sağlık yöneticisi olarak kalmamıştır. Geniş genel kültürü ve ilgi alanı sayesinde Valiliğe bağlı diğer Müdürlüklere vekâlet etmiş, tecrübeli bürokrat olduğu için vekâleten Belediye Başkanlığı da yapmıştır. Çok yönlü ve aktif çalışmalarında birçok Sivil Toplum Kuruluşu’na kurucu olmuş, üye olmuş ve burada da yöneticilik yapmıştır: Turizm Tanıtma Derneği’nden Edirne Musiki Topluluğu’na, Sağlık Kuruluşlarına Yardım Derneğin’den Edirne Üniversitesini Kurma ve Yaşatma Derneği’ne kadar geniş yelpazede canla başla hizmet etmiştir. Eski bir Osmanlı başkenti olan Edirne’nin uzun tarihi geçmişine, mimari ve kültürel eserlerine hep hayranlık duymuş, mahallelerini ve sokaklarını karış karış dolaşmış, Osmanlı devrine dair bulabildiği her türlü kitap ve makaleleri biriktirmiştir. Memur maaşıyla satın aldığı 5,000-in üzerinde kitaptan müteşekkil değerli bir kütüphane oluşturmuştur. Eski yazıya ve Osmanlı Türkçesine vâkıf olması sayesinde tarihi kaynakları (elyazmaları ve eski tarih risalelerini) tarayabilmiştir. Daha Sağlık Müdürü iken Türk Tıp Tarihi Kurumu’nun konferanslarına katılmış ve ülkemizin en tanınmış Tıp Tarihçileri ile tanışmıştır. Kendisine rehberlik eden Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver’in ve Kurum’un Başkanı Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat’ın teşvikleriyle, Edirne 2. Bayezid Darüşşifası hakkında Doktora tezi hazırlamış, savunmuş ve yayınlamıştır. 1974 yılında İstanbul Üniversitesine bağlı olarak faaliyete geçen Edirne Tıp Fakültesi’nin, 1982’de yeni kurulan Trakya Üniversitesine bağlanmasından sonra, Tıp Eğitimi de Edirne’ye alınmıştı. Birinci sınıf öğrencilerinin programında “Deontoloji ve Tıp Tarihi” dersi de yer alıyordu. 1984’te Edirne Sağlık Müdürü Dr. Ratip Kazancıgil de, bu konuda doktora sahibi olarak haftada bir gün, dışarıdan öğretim görevlisi olarak derslere ve sınavlara katıldı. Söz konusu dönemde Eğitim Koordinatörü olduğum için, öğrencilerin memnuniyetini birinci elden alabiliyordum. Ratip Bey konulara derinlemesine vâkıf olduğu için daima irticalen ders anlatırdı. Zengin Türkçe ve Osmanlıca sözcük birikimi, etkileyici uslûbu, kısa cümlelerle vurgulaması ve heyecanlı ses tonu sayesinde, Tıbbiyeyi kazanmanın gururu içindeki birinci sınıf öğrencilerini mest ediyordu. Onlara “Doktor hanımlar ve beyler…” diye hitap ediyor, sonra “…hekimlik mesleği kutsal değidir …(amfi donakalıyordu), … hekimlik mesleği tanrısaldır (eski çağlardaki hekimlik tanrılarını zikrediyordu) …dolayısıyla sizler tanrı çıraklarısınız!” diyerek gönüllerini okşuyordu. Edirne’den mezun olan doktorlar, meslek hayatları boyunca onun etkileyici konuşmalarını unutamadılar. Zaten bu ders birinci sınıflara motivasyon kazandırmak için konmuştu. Tıp tarihinden örnekler vererek ahlâklı, insancıl ve vazifeşinas hekim yetiştirmek, maddiyattan önce mefküreyi öne almak amaçlanmıştı. Haftada bir saat ders anlatmak Ratip Hoca’yı yeterince tatmin etmedi. Hiç evlenmemiş, özgür ve bağımsız yaşamayı tercih etmişti. En erken işe gelir (evinden kampüse kadar yürüyerek), en son ayrılırdı. Kitaplarını da Fakülte’ye bağışlamıştı. Devletten emekli olduktan sonra, iki yıl Yardımcı Doçent olarak Öğretim Üyesi kadrosunda istihdam edilmiş, fakat 67 yaşını doldurunca YÖK yasası gereğince tekrar emekliye sevk edilmişti. Fakülte ve Üniversite kendisine saygı gösterdi, odasını boşalttırmadı, hiçbir kaydı kuydu olmayan bu yaşlı hocaya sekreter ve kütüphaneci tahsis etti, böylece tam 30 yıl daha araştırmalarını sürdürmesine destek verdi. Dr. Ratip Kazancıgil de Üniversite çatısı altında, öğrencilerin sevgisi ve öğretim elemanlarının saygısı arasında, kendi zevkine göre araştırmalara daldı ve unutulmuş eski belgeleri günümüz Türkçesine kazandırdı. Sık sık “ben bir Edirnekeş oldum” derdi. En çok yoğunlaştığı konu da “Edirne kent tarihçiliği” oldu. Bıkmadan yorulmadan Edirne’nin saraylarını, camilerini, medreselerini, çeşmelerini, mahallelerini, imaretlerini, sağlık kurumlarını, eğitim kurumlarını, örf ve âdetlerini, helva gecelerini v.b. gibi çok yönlü incelemelerini tamamladı ve yayınladı. Hocanın el yazısı çok okunaksızdı. Nilüfer Gökçe bunları okuyabiliyor ve daktiloya (sonradan bilgisayara) geçiriyordu. Ratip Bey onsuz yapamıyordu, adeta sağ kolu gibiydi. Nilüfer Hanım, Üniversite mezunu olduğu için (Fars Dili ve Edebiyatı) Tıp Tarihi alanında Yüksek Lisans da yaptı ve öğretim görevlisi oldu. Halen bu anabilim dalında kalan tek öğretim elemanıdır. Kütüphanecilik mezunu olan Ender Bilar da Ratip Bey’in kitaplarının yayınlanmasında birinci derecede destek verdi. Üniversite hocalarımızdan Prof. Dr. Murat Tuğrul da fotografları üstlendi. Uzun yıllar birlikte çalışan bu ekip yaklaşık 40 kadar eser meydana getirdi ve Edirne araştırmalarında en değerli ve geniş kapsamlı kaynak dizisi ortaya çıktı. Devletten emekli olduğunda Dr. Ratip Kazancıgil’in sadece bir doktora tezi vardı. Üniversite ortamını çok iyi değerlendirdi ve söz konusu geniş külliyatı yazabildi.
20 Mayıs 2017: Eski öğrencilerine yapabildiği son konuşma
Fakat çok çalışkandı … Mesai mecburiyeti yoktu, lâkin ilgi alanı çoktu. Gece gündüz büyüteçle, kargacık burgacık eski metinleri çözer ve anlamlandırırdı. Bir araştırmayı bitirmeden başka birini planlardı. “…Bitti dememeliyim. Sürekli üzerinde yoğunlaştığım bir çalışmam olmalı ki, Azrail «bu adam henüz işini bitirmemiş» desin ve uzaklaşsın …” derdi. Fakat büyüteç de fayda edemez hale geldi (çoktandır işitme cihazı kullanıyordu). Artık metinleri seçemiyordu. Şevki kırıldı, çalışamaz duruma düştü. 97 yaşını bile geçmişti. 20 Mayıs 2017 günü eski anfiler binasında, 1992 mezunlarının 25. yılı toplantısında yan yana oturmuştuk. Genç doktorlar iki koluna girmiş ve evinden getirmişlerdi. Lâkin çok bitkin ve güçsüzdü. Oturmakta bile zorlanıyordu, destekle ayağa kalktı ve çok kısa bir konuşma yaptı. Bir aralık kulağıma daha fazla kalamayacağını fısıldadı. Hemen işaret ettim, gençler koşturdular, kollarına girerek çıkardılar ve arabayla evine götürdüler. Galiba Azrail çevrede dolaşıyordu?…
13 Ağutos 2017: T.Ü. Sağlık Müzesindeki anma töreninden fragman
13 Ağustos 2017: Eski Rektör Prof. Dr. Osman İNCİ’nin veda konuşması
Erikli’deki yazlığına götürmüşler. Komşuları seferber olmuş, her gün yemek taşımışlar. Ben de her yıl olduğu gibi Enez’den Erikli’ye mutad ziyarete gitmeye hazırlanıyordum ki, acı haber bize de ulaştı. Bir gün önce, Fakülte Hastanesine kaldırılmış, Dekan Prof. Dr. Muzaffer Demir servise yatırmış ve ertesi sabah sessiz sedasız son nefesini vermiş (12 Ağustos 2017, Cumartesi). 13 Ağustos Pazar olmasına rağmen çok kalabalık bir cemaat toplandı. Asıl anma töreni Sağlık Müzesi’nde yapıldı. Edirne’ye Dr. Ratip Kazancıgil’in fevkalâde bir yadigârı olan bu müze uluslararası ün kazanmış, UNESCO Kültür Mirası Listesine girmişti. Yıldırım Mezarlığında, ilk Edirne kent tarihçisi olan Abdurrahman Hibrî Çelebi’nin (öl. 1658) yanına, önceden yaptırmış olduğu mezarına defnedildi.
13 Ağustos 2017, Edirne, Yıldırım Mezarlığı
Not: Bu yazı Ender Bilar’ın “Dr. Ratip Kazancıgil ve Edirnesi” (Hiperyayın, İstanbul, 2018) kitabında metin olarak yer almıştır.
EDİRNE KENT TARİHÇİSİ
Dr. Ratip KAZANCIGİL
(12.5.1920, Malatya – 12.8.2017, Edirne)
İstanbul Tıp Fakültesini 1943’te bitiren Dr. Ratip Kazancıgil, askerlik görevinden sonra Aydın Sıtma Savaş Tabipliğine (1947), oradan da Trakya Sıtma Mücadele Reisliğine (1950) atanmıştır. 1963’ten itibaren 22 yıl da Edirne Sağlık Müdürü olmuştur. Halk Sağlığı alanında 35 yıl çalıştıktan sonra yaş haddinden emekli olmuştur (1985).
1974’te kurulan İ.Ü. Edirne Tıp Fakültesi, 1982’den itibaren eğitim-öğretimine Edirne’de başlayınca 1. sınıftaki Tıp Tarihi derslerini verecek kadrolu hocası yoktu. Ders Koordinatörü olduğum için sıkıntıyı ben çekiyordum. Tesadüfen Edirne Sağlık Müdürü Dr. Ratip Kazancıgil ile tanışınca Tıp Tarihi Doktorası yapmış olduğunu öğrendim. Bizim için bulunmaz bir nimet idi. Kendisini ikna ettim, Rektör Bey de uygun gördü ve 65 yaşındaki emekli müdürü Üniversite kadrosuna aldık. Öğrencilerimiz çok memnun kaldılar, çünkü Ratip Bey irticalen anlatıyor, tıp ahlâkından örnekler veriyordu. Osmanlı tarihini ve tıp tarihini heyecanlı bir uslüpla anlatıyordu. Sadece eski yazıyı okumak yeterli değildi, kelimeleri ve terimleri de bilmek gerekiyordu. İki yıl sonra, 67 yaşında Üniversiteden de emekli oldu, fakat kimse kendisine dokunmadı. Tam 30 yıl daha odasını, kütüphanesini ve sekreterini muhafaza etti. Dersleri, yetiştirdiği Öğretim Görevlisi Nilüfer Hanıma devretti ve disiplinli çalışma ile Osmanlı belgelerini günümüz Türkçesine kazandırdı (40 kitap) ve en kalıcı eseri olan Sultan 2. Bayezid Külliyesini bir “Sağlık Müzesi” haline getirdi. Avrupalılar şaşa kaldılar – Türklerde 500 yıl önce (1488) böyle tıp mektebi ve hastanesi varmış!
Allah ona uzun ömür vermişti, 97 yaşına kadar yaşadı ve 12 Ağustos 2017’de Fakülte Hastanesinde vefat etti, veda töreni Sağlık Müzesinde yapıldı ve Yıldırım Mezarlığında, ilk Edirne tarihçisi Abdurrahman Hibrî’nin (1604-1658) yanına gömüldü (Hibrî’nin mezar taşını kendisi bulmuştu ve onun bitişiğine kendi mezarını çok önceden hazırlamıştı).
Not: Bu yazı, Dr. Ratip Kazancıgil’in vefatının 4-üncü yıldönümünde, 12 Ağustos 2021 günü Facebook üzerinden paylaşılmıştır.