EDİRNE SULTANLARI
Prof. Dr. Recep MESUTEDİRNE SULTANLARI (1)
Osmanoğulları Hanedanında saltanat sahipleri sıralanırken 1402 ila 1413 arası boş görünür [4. padişah 1. Bayezid (Yıldırım)’in iktidar süresi 28 Ağustos 1402’de Timur’a tutsak düşmesiyle sona erer ve 5. padişah olarak gösterilen oğlu 1. Mehmet (Çelebi Mehmet)’in saltanatı 5 Temmuz 1413’te başlatılır]. Söz konusu 11 yıl için “Fetret Devri” veya ” Saltanat Fasılası” ifadeleri kullanılır (günümüzde Batılılar da “interregnum” olarak tercüme ederler).
Fakat bu Osmanlı Devletinin ortadan kalktığı veya başka bir hanedanla değiştiği anlamına gelmez. Batılı tarihçiler bu süre zarfında Osmanlı Devletinde parçalanma ve toprak kayıpları olduğunu kabul ederler. Bayezid-oğulları arasında iktidar çekişmesi yaşandığını (yani “iç savaş”, Dimitris Kastiridis), fakat devletin ortadan kalkmadığını, başsız ve idaresiz kalmadığını, askeri, mülki ve dini varlığını koruduğunu, savaşlara devam ettiğini ve çevre ülkelerle antlaşmalar yaptığını normal bir süreç sayarlar. Timur darbesinden Rumeli toprakları ve Edirne zarar görmemişlerdir. Hatta şaşılacak olgu, buradaki itaat altına alınmış olan Hıristiyan milletler ve komşu Hıristiyan devletler (özellikle binyıllık Bizans İmparatorluğu) bu fırsatı değerlendirememişler, Osmanlı Devletinin varlığının sürdüğünü kabul etmişler, sadece ufak tefek toprak kazançları ile yetinmişlerdir. Papalık ve Katolik Avrupa da Haçlı seferi düzenleyememiştir. Aslında Timur’dan o kadar korkmuşlardı ki, İzmir’den batıya doğru baktığı zaman titremişlerdi. Hele Rodos şövalyelerinin kesik başlarını mancınıklarla körfezdeki Hıristiyan gemilerine fırlatınca, Osmanlı’yı ehveni şer görmüşlerdi. Mağrur Bayezid’in kendini feda ettiğini ve belasını bulduğuna şükretmişlerdi.
Osmanlı hükümdarları arasında ilk okur-yazar olan Yıldırım Bayezid, oğullarına anlamlı isimler bulmuş (Süleyman, İsa, Musa, Mehmet, Mustafa) ve Sarayda okul (Enderun) kurarak hepsini eğitimli ve bilgili yetiştirmiştir. Bunun için onun şehzadelerine “çelebi” denmiştir. Genç yaştan itibaren de oğullarını savaş meydanlarına götürmüş, bilahare askeri ve idari görevler yüklemiştir (fakat en büyük oğlu Ertuğrul’u 1392, Kırkdilim Savaşında kaybetmiştir). Temmuz 1402’de, Ankara Savaşına giderken de yetişkin şehzadelerini sefere katmıştı:
1) 25 yaşındaki Süleyman (d. 1377)
2) 24 yaşındaki İsa (d. 1378)
3) 22 yaşındaki Mehmet (d. 1380)
4) 14 yaşındaki Musa (d. 1388)
5) 9 yaşındaki Mustafa (d. 1393)
Sadece 5 yaşındaki Kasım (d. 1397) Bursa’da bırakılmıştı. Anadolu’yu talan ettikten sonra, Mart 1403’te Kafkaslardaki ana üssüne (Karabağ, Azerbaycan) dönerken Timur kendine bağımlı eski beylikleri ihya etmiş ve eski Osmanlı topraklarını da Bayezid oğullarına taksim etmişti: Amasya’da Mehmet Çelebi; Bursa’da ise babasının cenazesi ile gönderdiği Musa Çelebi’ye beylik beratı vermişti. Savaştan sağ kurtulan Teke sancakbeyi İsa Çelebi, uzun zaman Karesi topraklarında gizlendikten sonra 1404 yılında Musa’yı yenerek Bursa hâkimi olmuştu. Musa ise çaresiz önce Germiyanoğlu, sonra da Karamanoğlu yanına sığınmıştır. Süleyman Çelebi, Rumeli ordusu ile birlikte, Venedik ve Ceneviz gemileriyle (para karşılığında) Gelibolu’ya geçmiş ve Edirne’de tahta oturmuştu. Baş vezir Çandarlı Ali Paşa Gelibolu’da uzun müzakereler yürütmüş ve 1403 başlarında Bizans, Venedik, Ceneviz, Rodos şövalyeleri, Sırbistan Despotluğu ve Naksos Dükalığı ile antlaşma imzalanmıştı [sadece Eflak Voyvodası katılmamıştı]. Hıristiyan devletler Süleyman Çelebi’yi Avrupa’daki Osmanlı hükümdarı olarak tanımışlar ve “V. Soltan Chalepin” (Calepinus) [= Çelebi] olarak adlandırmışlar. Birçok belgede ve gravürde adı geçmektedir.
EDİRNE SULTANLARI (2)
Ankara Savaşından sonra kaçabilen Süleyman Çelebi, Gelibolu yoluyla Eylül 1402’de Edirne’ye ulaşmış, tahta oturmuş ve 9 yıl (1403-1411 arası) hükümdarlık yapmıştır. İlk “Edirne Sultanı” sayılır, fakat sadece Rumeli’de kalmamıştır Hatta bu sürenin 5 yılını Anadolu’da geçirmiştir. Mehmet Çelebi’ye direnemeyen İsa Çelebi 1404’te Bursa’yı terk etmiş ve Edirne’ye sığınmıştır. Kendisine asker veren Süleyman tekrar Anadolu’ya göndermiş, fakat İsa Çelebi başarılı olamamış, yenilmiş ve kaçak dolaşırken 1406’da Eskişehir’de hamamda Mehmet Çelebi’nin casusları tarafından boğulmuştur. Cenazesi Bursa’daki Yıldırım Türbesine defnedilmiştir. İsa’nın başarısızlığından sonra, 1405’te bizzat Süleyman ordusu ile Anadolu’ya geçmiş, Bursa’ya yerleşmiş (Mehmet savaşmamış Amasya’ya çekilmiş), Ankara’ya kadar olan toprakları kendisine bağlamış. Timur’un Karamanoğlu’na verdiği Sivrihisar’ı zapt etmiş, Aydınoğulları’nı ve Menteşeoğulları’nı kendine bağlamış ve Ayasuluk’ta ikamet etmiştir. Rumeli’de sadece Eflak ile çatışmış, fakat barış ortamının sürmesinden akıncı beyleri mutlu olmamışlar, çünkü gaza adı altında çapul yapamıyorlarmış. Edirne’deki Eski Cami’nin temellerini daha 1402’de atan Süleyman (bu caminin bir diğer adı da Süleymaniye’dir) kaynak yetersizliğinden inşaatı tamamlayamamıştır. Eğitimli ve bilgili kişiliği sayesinde şairleri himaye etmiştir – zamanın en ünlü şairi Ahmedî yakın dostu imiş, Niyazî ve Hamzaî ile ünlü hekim Hacı Paşa’yı da desteklemiştir. Fakat barışçıl ve zevke düşkün olan Süleyman Çelebi gittikçe içkili ve oğlanlı hamam âlemlerine dalmış. Sadrazam Çandarlı Ali Paşa Paşa’nın 1406’da ölümünden sonra çevresini ve komutanlarını tamamen küstürmüştür. Amasya’daki Mehmet Çelebi boş durmamış ve Karamanoğlu yanındaki kardeşi Musa ile Cemele Kalesinde (Çayağzı, Kırşehir) görüşmüş ve 1409’da Sinop üzerinden Musa’yı Eflak’a göndermiştir. Sürekli Osmanlı muhalifi olan Voyvoda I. Mirça (hd. 1386-1418) şehzade Musa’yı kızı Prenses Arina ile evlendirmiş (bu evliliğin ve prensesin akıbeti bilinmemektedir). Münich Pinakotheka’sında bulunan yağlı boya Musa portresi Osmanoğulları’na ait en eski portre sayılır. 1410 civarında Eflak’ta yapılmış ve bir asır sonra Venedikli Paolo Veronese (1528-1588) tarafından tamamlanmıştır. Musa Çelebi 1410 yılı başında Tuna’yı geçmiş, Bulgaristan’da taraftar toplamış, 11 Şubat’ta Yanbolu Savaşı’nı kazanmış ve Edirne’ye girmiş. Anadolu’da bulunan Süleyman deniz yoluyla İstanbul’a, hamisi İmparator II. Manuel’in yanına ulaşmış. İstanbul üzerine saldıran Musa ile Süleyman arasındaki çarpışma 15 Haziran’da Haliç kıyısındaki Kosmidion (Eyüp) önünde gerçekleşmiş. Savaşı kaybeden Musa dağlık bölgeye kaçmış ve çete savaşı başlatmış. Soğuk bir kış gecesi (17 Şubat 1411) Edirne’yi basmış, hamam âleminde sarhoş olan Süleyman son anda birkaç arkadaşı ile İstanbul yönüne kaçabilmiş. Fakat yolda Döğenciler köyünde (bugün Alpullu’nun 2 km doğusunda, fakat tarihte üç kez yer değiştirmiştir) bazı köylüler tarafından tanınmış ve bahşiş alırız umuduyla öldürülmüş. Cesedi Edirne’ye götürülünce Musa kükremiş: bir Osmanoğlu’nun kanını nasıl akıtırsınız diyerek mükâfat bekleyenleri idam ettirmiş, köyü de yakmış. Kendisinden 11 yaş büyük ağabeyinin cenazesini Bursa’ya yollamış, dedesi 1. Murat Hüdavendigar Türbesinin yanına gömülmüş. Edirne’de tahta çıkan Sultan Musa için biat töreni yapılmış, adına hutbe okunmuş ve sikke bastırılmış. Süleyman Çelebi’nin 1403’te vermiş olduğu toprakları savaşarak geri almış. Eski Cami’nin inşaatını sürdürmüş, Edirne Eski Sarayı’nı (Saray-ı Atik) yüksek duvarlarla çevrelemiş. Mizaç olarak Yıldırım Bayezid’e en fazla benzeyen, sert ve haşin tabiatlı, içki içmeyen, âlemler düzenlemeyen, fakat askeri komutanları azarlayan Sultan Musa, ünlü ilahiyat alimi Şeyh Bedreddin’i kazasker, Mihaloğlu Mehmet Bey’i baş vezir yapmıştır. Edirne’de 2 yıl 5 ay hüküm süren “İkinci Edirne Sultanı” sayılır. Anadolu topraklarına hiç geçmemiş, fakat Rumeli’de Bizans ve Hıristiyan komşuları (Eflak hariç) ile sürekli savaşmıştır.
EDİRNE SULTANLARI ((3)
Sultan Musa’nın atılgan faaliyeti Bizans’ı ve Balkanlardaki Hıristiyan devletlerini ürküttü. İstanbul’u kuşatması ise İmparator II. Manuel’i harekete geçirdi – hemen Bursa’daki Mehmet Çelebi’ye haber gönderdi. 1412 yılı başında İstanbul’a gelen Mehmet Çelebi’ye şaşaalı karşılama töreni düzenlendi, fakat Ekim 1412’de Çatalca-İnceğiz yakınlarındaki çarpışmayı Mehmet kaybetti ve yaralı halde İstanbul’a sığındı. Sekiz ay sonra Mehmed’in ordusunu Trakya’nın Karadeniz sahiline (tahminen Midye, Kıyıköy) çıkarttılar – Vize Muharebesinde (15 Haziran 1413) Musa yenildi ve çarpışarak batıya çekilmeye başladı: Zağra Ovasından Filibe’ye, oradan Samokov yaylasına. Rila Dağlarından (bugün Borovets, Çamkoru) kuzeye, Sofya Ovasına doğru akan İskır Nehrinin geçtiği Çamurlu Derbendi’nin başlangıcında etrafı sarıldı. Yanında çok az asker kalmıştı, fakat teslim olmadı, kolundan ağır yaralandı, atı bir su arığına saplandı, oracıkta yay kirişi ile boğuldu (5 Temmuz 1413). Bu genç adam sadece 25 yaşında idi. [Günümüzde başkent Sofya’nın su ihtiyacını karşılayan 1954 yapımı “İskar Reservoir” baraj gölünün sığ başlangıcı hala Çamurlu diye bilinir]. Naaşı Bursa’ya gönderildi ve Hüdavendigar Türbesine defnedildi. 5 Temmuz 1413 “Fetret Devri’nin sonu ve Sultan 1. Mehmet hükümdarlığının başlangıcı kabul edilir. Osmanlı Devletinin ikinci kurucusu sayılır, çünkü Anadolu ve Rumeli topraklarını tek elde birleştirmiştir. Bizans İmparatoru ve Sırp Prensleriyle dostane ilişkiler sürdürmüş, Musa’nın zaptetmiş olduğu toprakları kendilerine iade etmiş, fakat Eflak Voyvodasını cezalandırarak vasal yapmıştır. Anadolu’daki Türk Beylikleri de kendisine tabi olmuşlardır. Osmanlı vakanüvisleri Fetret Devri’ni 1413’te tamamlanmış sayarlar ve 5. hükümdar olarak Sultan 1. Mehmed’i (Çelebi Mehmet) kabul ederler. Fakat Batılı tarihçiler, kardeş kavgaları bitmediği için bu süreci 10 yıl daha uzatırlar (1423’e kadar). Gerçekten Çelebi Mehmed’in saltanatı sadece 8 yıl sürmüş ve 1421’de, 41 yaşında Edirne’de eceliyle ölmüştür. Fakat iktidarının ikinci yılında, beklenmedik bir şekilde bir taht müddeisi Bayezid-zade daha ortaya çıkmıştır: Mustafa Çelebi! Ankara Savaşından beri 9 yaşındaki bu şehzade kayıp sayılıyordu. Osmanlılar öldüğünü zannetmişlerdi, fakat Timur kaynaklarında esir edildiği ve Semerkand’a götürüldüğü sabittir. Timur oğlu Şahruh Mirza, 22 yaşına gelmiş bulunan Mustafa’yı 1415’te serbest bıraktı. Derviş kılığında, tekke ve zaviyelerde yatarak, aylarca yürüyerek Anadolu’ya ulaştı. Tedbirli davrandı, önce Trabzon Rum İmparatorluğuna gitti. Denizden İstanbul’a ve Venedik’e adam gönderdi, destek istedi (Venedik arşivlerinde kayıt bulundu). Bu iki devlet Sultan 1. Mehmet ile ilişkilerini bozmak istemediler, fakat Eflak Voyvodasını adres gösterdiler. Ağustos 1415’te Mustafa Eflak’ta idi ve 1.Mirça tarafından iyi karşılandı. Niğbolu’ya sancakbeyi olarak sürülmüş bulunan Aydınoğlu Cüneyd Beyi kazandı. Ekim 1416’da Tuna’yı geçip güneye ilerlediler. Sultan Mehmed’in ordusu Selanik önlerinde bunların askerlerini dağıttı, fakat 30 askerle Mustafa ve Cüneyd Bizans idaresindeki Selanik Kalesine sığınabildiler. Mehmed’in bütün ısrarlarına rağmen, dost bildiği İmparator kaçakları vermedi, yılda 900,000 akçe karşılığı Limni Adasında gözaltında tutmayı kabul etti. Mayıs 1421’de Edirne’de ölen 1. Mehmed’in büyük oğlu 17 yaşındaki Murat acele Amasya’dan Bursa’ya getirildi ve 25 Haziran’da burada cülus ve biat töreni yapıldı. Fakat Bizanslılar, Limni Adasındaki tutsakları kendi gemileriyle Gelibolu’ya indirdiler ve Mustafa Çelebi’yi meşru hükümdar ilan ettiler. Mustafa ve veziri Cüneyd Edirne’ye ulaştılar, “Sultan Mustafa” tahta oturdu, hutbe okuttu, sikke bastırdı. Rumeli Akıncı beyleri de kendisini tanıdılar. Ocak 1422’de bu “Üçüncü Edirne Sultanı” Ceneviz gemileriyle Gelibolu’dan Anadolu’ya geçti ve Bursa üzerine yürüdü. Fakat 2. Murad’ın akıllı danışmanları vardı. Kendisine “Düzmece Mustafa” diyerek askerlerini ve akıncıları vazgeçirdiler. Kaypak ve güvenilmez olan Cüneyd Bey de kendisini terk etti ve İzmir’e gitti. Yapayalnız kalan Mustafa Rumeli’ye geri döndü, Edirne’den hazineyi alarak Eflak’a yöneldi. Fakat Kızılağaç Yenicesi’nde (bugün Bulgaristan’da Elhovo) yakalandı. Edirne’de “adi sahtekâr” olarak Yelliburgaz Kale burcuna asıldı (kanı akıtılmadı ve sonradan cesedi Bursa’ya gönderildi). Mustafa Çelebi 1 yıl kadar hüküm sürmüştür.
EDİRNE SULTANLARI (4)
Batılı tarihçilere göre Osmanlı’nın “Fetret Devri” 1413’te, Sultan 1. Mehmed’in tahta çıkmasıyla bitmedi. Yıldırımzâde’lerin kavgası, durumu fırsat bilen Hıristiyan ve Müslüman komşu devletlerin kışkırtmasıyla, devam etti ve 1422’de Mustafa Çelebi’nin (“Düzme Mustafa”) asılmasıyla sona ermiş görünüyordu. Fakat “uzatmalar” henüz oynanmamıştı.
“KÜÇÜK MUSTAFA”
Babasının ölümü üzerine 17 yaşında tahta çıkarılan 2. Murad’ın üç erkek kardeşi vardı: Hamid-İli Sancakbeyi olan 13-yaşındaki “Küçük” Mustafa (amcası Mustafa Çelebi’den ayırt etmek için küçük denmiştir); Bursa Sarayında Mahmut (8) ve Yusuf (7). Küçük Mustafa hemen Karamanoğlu’nun yanına sığınmıştı, fakat Mahmut ile Yusuf’un gözlerine mil çekildi ve Bursa Sarayında anneleriyle 1429’a kadar ikamet ettiler. Büyük veba salgınında ikisi de öldü. İstanbul’u ablukaya alan Sultan 2. Murat’tan kurtulmak isteyen İmparator II Manuel de Karamanoğlu’na haber gönderdi ve Küçük Mustafa’yı ağabeyinin karşısına çıkarttılar. Esasen, haris bir adam olan lalası Şarabdar İlyas’ı vaatlerle kandırdılar. Karamanoğlu, Germiyanoğlu ve Candaroğlu ile Bizans birlikte olup, emrine asker verdiler. Şarabdar İlyas kumandasındaki ordu Ağustos 1422’de Bursa’yı kuşattı, Bursa ahileri para topladılar, Şarabdar’a armağanlar verdiler ve kuşatma kaldırıldı. İznik’e gittiler ve kaleyi ele geçirdiler. İstanbul ablukasından vazgeçen 2. Murat yetişti ve Şarabdar İlyas “…Mustafa’yı tuttu, kucağına aldı, ata bindi. At üzerinde Mustafa: Beni kardeşime iletmekim kardeşim bana kıyar, dedi. Şarabdar çocuğu kardeşine iletti…” İznik surları dışında bir incir ağacına astılar – 20 Şubat 1423. Cenazesini Bursa’ya, babasının yanına, Yeşil Türbe’ye gömdüler.
İşte bununla “kardeş katliamları” bitmişti! Aslında sadece acımasız taht kavgalarının bir perdesi inmişti, çünkü bir müddet sonra perde tekrar kalkacak ve oluk oluk kan akacaktır (pardon, kement devreye girecek, “kansız” katliamlar devam edecektir), fakat Fetret Devri denmeyecektir. Bundan sonra sadece 1. Mehmet Çelebi’nin ahfadından gelenler hanedanı sürdürecekler ki, bunlar arasında “beş iyi sultan” da olacaktır: 2. Murat; 2. Mehmet (Fatih); 2. Bayezid (Veli); 1. Selim (Yavuz) ve 2. Süleyman (Kanuni) [Bkz. Google “BEŞ İYİ SULTAN”].
Tarihçiler telif haklarını (kese hesabı) tahttaki sultandan alırdı – 1. Bayezid’ten sonra oğlu 1. Mehmet yazıldı ve araya “fetret” dendi, “fasıla” dendi, “düzmece” dendi. Zavallı Süleyman Çelebi 9 yıl hükümdarlık yapmıştı, sultan denmesin diye adının önüne bir “emir” yaftası yapıştırdılar. Ne doğumda babası koymuştu, ne de Ankara Savaşına kadar böyle anılmıştı. Sadece Edirne’de tahta çıktığında Timur’a bağlılık bildirmişti. Anadolu’daki bütün beyler Timur’a bağlı “emir” olmuşlardı. Bizans İmparatoru Manuel de Timur’a bağımlı olmuş ve haraç ödemişti! Amasya’daki Emir Mehmet Çelebi ise Timur adını yazarak para bastırmıştı. Zaman geldi, Kanuni tahta çıktı ve 1. Süleyman unvanı kullandı. Fakat Avrupalı tarihçiler bağımsızdı ve 2. Süleyman demeyi tercih ettiler (ben de onlarda gördüm ve çok şaşmıştım!). Osmanlı tarihçiler ısrarla 36 sultan ismini katı sıralamaya tabi tuttular. Cumhuriyet yıllarında bile bu haksızlık sürdü (birkaç kişi hariç). Fiilen sultanlık yapmış olan Sultan 1. Süleyman ve Sultan Musa hanedan silsilesinde yerlerini almalı ve Osmanlı Sultanlarının sayısı da 38’e çıkarılmalıdır. Fetret Devri kavramı “iç savaş” yılları olmalıdır
EDİRNE SULTANLARI (5)
Ankara Savaşını (1402) takip eden 20 yılda Çelebi kardeşler (Yıldırım-oğulları) hepsi katledilmişler veya genç yaşlarda ölmüşlerdir:
– 1406’da İsa Çelebi 28 yaşında, Eskişehir’de hamamda boğdurulmuştu
– 1411’de Süleyman Çelebi 34 yaşında Alpullu, Döğenciler köyünde katledilmişti
– 1413’te Musa Çelebi 25 yaşında Samokov, Çamurlu’da savaşırken öldürüldü
– 1419’da Kasım Çelebi 22 yaşında rehine olduğu İstanbul’da eceliyle öldü
– 1421’de Mehmet Çelebi 41 yaşında Edirne’de eceliyle vefat etti
– 1422’de Mustafa Çelebi 29 yaşında Edirne’de asıldı
Bu süreçte, küçük yaşta erkek çocuklar da katledildi veya kör edildi:
– Orhan bin Süleyman Çelebi (d. 1395) babasının katledildiği gece İstanbul’a kaçırıldı. Fakat 1413’te kapı önüne kondu, Eflak’a ulaşayım derken Karinabad’ta yakalandı ve Sultan 1. Mehmed’in emriyle gözlerine mil çekildi. Geyve tarafında malikâne tahsis edildi, amcası onu Bursa’ya getirtip “mahzun hatırını şâdan edermiş”. 1427’de veba salgınında ölmüş.
– Orhan bin Kasım Çelebi (d. 1412) 1403’te Bizans’a rehin verilen (ablası Fatma ile birlikte) en küçük Bayezid-zâde’nin, İstanbul’da dünyaya gelen ve büyüyen oğlu Orhan 1453’te İstanbul’un fethine kadar yaşamış ve savunmaya katılmış. Fatih’in emriyle hemen aranmış, bulunmuş ve katledilmiş.
– 1421’de, 2. Murad’ın tahta çıkmasıyla iki küçük kardeşi, 8 yaşındaki Mahmut ve 7 yaşındaki Yusuf kör edildiler, 8 yıl Bursa’da yaşadılar ve 1429 veba salgınında ikisi de vefat ettiler
– 1423’te 2. Murad’ın diğer kardeşi “Küçük Mustafa” İznik surları dışında incir ağacına asıldı.
– Davud bin Savcı: Bedbaht şehzadelerin ilki ve en uzun ömürlüsü Savcı oğlu Davud olmuştur. Yıldırım Bayezid’in kardeşi olan Savcı Bey 1385’te babası 1. Murat’a başkaldırmış, yakalanmış ve Dimetoka’da gözlerine mil çekilmiş, sonradan öldürülmüştü. Küçük Davud, annesiyle Bizans’a sığınmış ve orada büyümüş. 60 yaşlarına geldiğinde, 1446’da Dobruca’da isyan çıkartmak istemiş, başarılı olamamış. 1448’de İkinci Kosova Savaşında, Hıristiyanlar arasında yer almış, Osmanlı ordusuna gece baskını düzenlemiş. Akıbeti bilinmemektedir.
Bu kargaşa yıllarında, komşu Hıristiyan hükümdarlar kardeş kavgasında kışkırtıcılık yapmışlardır: – Bizans İmparatoru II. Manuel Paleologos
1403’te Süleyman Çelebi’ye, 1413’te Mehmet Çelebi’ye destek vererek “baba” rolü üstlenmiş, Mustafa Çelebi’yi ve “Küçük” Mustafa’yı doğrudan kışkırtmış, fakat Musa Çelebi’ye ve 2. Murat’a karşı olmuştur.
– Eflak Voyvodası Mircea cel Bătrân ise tersine Musa Çelebi ile Mustafa Çelebi’yi desteklemiş ve kaybetmiş, Mehmet Çelebi hakkından gelmiştir.
– Sırbistan Despotu Stefan Lazareviç, Yıldırım Bayezid’in has adamı (1396 Niğbolu ve 1402 Ankara savaşlarında yanında bizzat savaşmış), oğullarından Süleyman ve Mehmed’e destek vermiş, Niş havalisini kazanmıştır.
Söz konusu yıllarda Bursa’da ikamet eden iki önemli şahsiyet, isim benzerliği nedeniyle, internet arama motorlarında karışıklık yaratıyorlar:
– “Süleyman Çelebi” (1351, Bursa -1422, Bursa) Ulu Cami imamı ve şair. 1409’da yazmış olduğu “Mevlid” mesnevisi 17. yüzyılda musiki tarzında bestelenmiş ve halk arasında en sevilen eserdir. Türbesi Çekirge yolundadır.
– “Emir Sultan” (1368, Buhara- 1429, Bursa) Asıl adı Şemseddin Muhammed Buhari olan İslam âlimi, 1394’te Bursa’ya yerleşmiş, Yıldırım Bayezid’in damadı olmuş, 2. Murad’a kılıç kuşatmış ve dervişleriyle Murad’ın İstanbul kuşatmasına katılmıştır. Bursa’nın “Emirsultan” semtinde külliyesi (cami, türbe ve mezarlık) önemli ziyaretgâhtır.
[Söz konusu yılların en büyük olayı, dini görünümlü sosyal içerikli Şeyh Bedreddin isyanı, başlı başına müstakil bir konudur]